Edebiyat çalışmalarına çevresel yaklaşımların ilk izleri 1970'lerde Amerika Birleşik Devletleri'nde ortaya çıkmaya başladı. Doğal unsurlar edebi metinlere pastoral amaçlarla dahil edildi. Ekokritik kuram geliştikçe, bu unsurlar yöntembilimsel çerçevelere entegre edilmeye başlandı. Önde gelen edebi figürler, ekokritik yaklaşımların küresel yayılmasına katkıda bulundu. Geleneksel Türk edebiyatında doğa ile ilişkilendirilen temalar ve motifler, geç modern ve post-modern eserlerin temelini oluşturdu. Modern Türk edebiyatında, kırsal hikâyelere kök salmış temalar ve motifler, 21. yüzyılda kentsel odaklı formlara dönüştü. Edebi eserler genellikle hızlı kentselleşme, bozulmuş şehir yerleşimleri ve doğal kaynakların hızlı sömürülmesinden kaynaklanan sorunları ele alırken bazen eleştiri ve hatta isyan biçimine dönüşür. İstanbul'un doğal ve tarihi zenginliğine derin bir saygı duyan Orhan Pamuk, bu megakentte geçen romanlarına ekokritik bir yaklaşımı dahil eder. Bu makale, Pamuk'un "Benim Adım Kırmızı" adlı eserindeki ekokritik yaklaşımının boyutlarını irdeler ve bu kuramın yazarın anlatısına olan etkilerini ve sonuçlarını tartışır.